TR2021006313A2 - Yumurta kabuğu ve kabuk zari i̇çeren di̇ş verni̇ği̇ - Google Patents

Yumurta kabuğu ve kabuk zari i̇çeren di̇ş verni̇ği̇

Info

Publication number
TR2021006313A2
TR2021006313A2 TR2021/006313 TR2021006313A2 TR 2021006313 A2 TR2021006313 A2 TR 2021006313A2 TR 2021/006313 TR2021/006313 TR 2021/006313 TR 2021006313 A2 TR2021006313 A2 TR 2021006313A2
Authority
TR
Turkey
Prior art keywords
membrane
shell
remineralization
collagen
stmp
Prior art date
Application number
TR2021/006313
Other languages
English (en)
Inventor
Durmu Ercan
Cel K Lham
Original Assignee
Imicryl Di̇ş Malzemeleri̇ Sanayi̇ Ve Ti̇caret Anoni̇m Şi̇rketi̇
Filing date
Publication date
Application filed by Imicryl Di̇ş Malzemeleri̇ Sanayi̇ Ve Ti̇caret Anoni̇m Şi̇rketi̇ filed Critical Imicryl Di̇ş Malzemeleri̇ Sanayi̇ Ve Ti̇caret Anoni̇m Şi̇rketi̇
Priority to PCT/TR2022/050250 priority Critical patent/WO2022216256A2/en
Publication of TR2021006313A2 publication Critical patent/TR2021006313A2/tr

Links

Abstract

Buluş, dişin demineralize olan mine tabakasında çürük gelişimini engellemek ve durdurmak, dişeti lezyonlarını hafifletmek ve lezyonların rejenerasyonuna katkıda bulunmak amacıyla diş yüzeyine sürülen, içerdiği aroma ile öğürme ve tükürme refleksini uyarmayan, sürüldükten kısa süre sonra sertleşen, alerjik reaksiyonlarla lokal yada sistemik toksikasyona neden olmayan, flor içermeyen, mikronize yumurta kabuk tozu ve sodyum tri-metafosfat adzorbe edilen yumurta kabuk zarı içeren diş verniğiyle ilgilidir.

Description

TARIFNAME YUMURTA KABUGU VE KABUK ZARI IÇEREN DIS VERNIGI TEKNIK ALAN Bulus, disin demineralize olan mine tabakasinda çürük gelisimini engellemek ve durdurmak, diseti lezyonlarini hafifletmek ve lezyonlarin rejenerasyonuna katkida bulunmak amaciyla dis yüzeyine sürülen, içerdigi aroma ile ögürme ve tükürme refleksini uyarmayan, sürüldükten kisa süre sonra sertlesen, alerjik reaksiyonlara ve lokal yada sistemik toksikasyona neden olmayan, flor içermeyen, mikronize yumurta kabuk tozu ve sodyum tri-metafosfat adzorbe edilen yumurta kabuk zari içeren dis vernigiyle ilgilidir. ÖNCEKI TEKNIK Dis çürügü, bakteriyel metabolizma sonucu olusan asitlerin, disin sert dokularina yayilarak onlari demineralize etmesiyle baslar. Dis çürügünün gelisim süreci, birçok demineralizasyon-remineralizasyon döngüsü sonucu gerçeklesen bir süreçtir. Demineralizasyon, hidroksiapatit kristallerinin çözünmesine neden olan patolojik faktörlerin etkisiyle disten kalsiyum (Catz), fosfat (PO4'3) ve diger iyonlarin kaybindan kaynaklanir. Dis minesinin demineralizasyonunun sebeplerinden en önemlisi, ortam pH”sinin, hidroksiapatitin çözünme esiginin altina inmesidir. Dis çürüklerinin ilerlemesi yâda gerilemesi, disteki demineralizasyon ve remineralizasyon olaylari arasindaki dengeye baglidir. Tükürükteki Ca+2 ve PO4'3 iyonlarinin konsantrasyonlari yaninda ortamdaki kullanilabilir F'1 iyonu konsantrasyonuyla belirlenen ve hasarsiz bir mine yüzeyi olusumunu saglayan bu dengenin sürdürülebilmesi, saglikli disler için oldukça önemlidir. Remineralizasyon, kritik seviyedeki ortam pH”sinda Catz, PO4'3 ve F'1 iyonlarinin dis minesi yüzeyinde ve lezyon sahasinda hidroksiapatit ve florapatit kristallerini olusturmasiyla gerçeklesir.
Yeni baslayan çürüklerde mineral kaybi, Ca+2 ve PO4'3 iyonlari doygunlugu ve ortam pH'si ile ters orantilidir. Remineralizasyon ve demineralizasyon dengesi için pH araligi 4.5-5.1”dir ve bu aralikta belirgin yüzey katmanlari sekillenirken, pH 6.0 civarinda yüzey katmanlari sekillenmemektedir.
Dis çürügü, ilerleyici tarzda seyir gösteren bir hastalik olsa da, erken asamada durdurulabilir ve demineralizasyon bölgesinde kavitasyon olusmadan önce bölgeye yeniden mineral kazandirilabilir, yani remineralize edilebilir. Remineralizasyon, dis gövdesinin yüzey alti lezyonlarinin dogal onarim sürecidir. Remineralizasyon sürecinde, Ca+2 ve PO4'3 ve F'1 iyonlari, net mineral kazanci elde etme amaciyla demineralize mine içerisindeki kristal bosluklarina iyon birikimini tesvik etmek için dis disindaki bir kaynaktan tedarik edilir. Çürük gelisiminin baslangiç asamasinda yapilan remineralizasyon uygulamalari, terapötik önemi kabul edilen non-invaziv bir tedavi olarak son yillarda artan bir ilgi görmektedir ve bu amaçla, etkinlik düzeyi birbirinden farkli pek çok formülasyonun kullanima sokulmasi amaçlanmistir.
A- Dental verniklere disin remineralizasyonunu saglama amaciyla eklenen maddeler ve bunlari içeren formüller Nano boyutlardaki n-HAP parçaciklari; mine hidroksiapatitine morfolojik ve yapisal açidan benzerlik göstermektedir. n-HAp, biyouyumlu ve biyoaktif bir madde olarak kabul edilmektedir. Son yillarda yapilan birçok çalismada dis macunlari ve agiz gargaralarina eklenen n-HAP'in, baslangiç çürük lezyonlarinda remineralizasyon potansiyeline sahip oldugu düsünülmektedir. 2. Nano-ß-trikalsiyum fosfat (n-ß-TCP) n-ß-TCP, remineralizasyon amaciyla kullanilma potansiyeline sahip olan bir maddedir. n-ß-TCP solüsyonuna daldirilan dis numunelerinde remineralizasyon sonrasi dentin elastik modülü ve mineral yogunlugunun hidroksiapatite daldirilmis olanlara göre daha yüksek oldugu gösterilmistir.
ACP, asiri derecede doymus kalsiyum fosfat solüsyonunda çökelen baslangiç kati fazdir. Oktakalsiyum fosfat veya apatitik ürünler gibi kararli kristal fazlara kolayca dönüsebildiginden, biyomineralizasyonda apatit olusumunda geçici faz olarak rol oynadigi düsünülmektedir. Kalsiyum fosfat yüklü agaroz jel uygulamasi sonucunda olusan hidroksiapatit kristalleriyle dentin yüzeyi tamamen kaplanmakta ve dentin tübülleri tikanmaktadir. 4. Kazein fosfopeptid-amorf kalsiyum fosfat (CPP-ACP) CPP-ACP kompleksindeki kazein fosfopeptit, içerdigi fosfoserin uzantilari sayesinde amorf ACP'i stabilize ederek disin sert dokularinin remineralizasyonu için gerekli olan kalsiyum ve fosfat iyonlarini saglayabilmektedir. CPP-ACP, saglikli dentin yüzeyinde demineralizasyonu engellemekte ve dentinde olusturulan yapay çürük lezyonlarinda remineralizasyonu arttirmaktadir.
. Kalsiyum silikat (Ca23i04) Geleneksel olarak mineral trioksit agregat (MTA) olarak adlandirilan Ca28iO4 çimentolari; Portland türevi çimentolardir. Ca28iO4 çinemtolari, kisa bir indüksiyon periyodunda Cat2 ve OH'1 iyonlarini çevrelerindeki sivilara salarak apatit içeren dokularin olusumunu tesvik eden biyoaktif davranisa sahip materyallerdir. Bundan dolayi Ca28iO4 içeren materyaller, demineralize dentinin remineralizasyonunda kullanilmaktadir. 6. Fonksiyonel biyomimetik analoglar Yüksek pH ortaminda Ca+2 ve PO4-3 iyonu salinimi yapabilen nanoteknoloji ürünü olan fonksiyonel biyomimetik analoglar gelistirilmistir. Bu analoglar, dogal dentin mineralizasyonuyla iliskili kollajen olmayan proteinlerin yapisal özelliklerini taklit etmektedirler.
Son yillarda biyoremineralizasyonda kullanima sokulan fonksiyonel biyomimetik analoglar sunlardir: ACP'yi stabilize ederek ömrünü uzatmakta ve Dentin Matriks Proteini-1'in (DMP-1) kalsiyum fosfata baglanma bölgelerini taklit etmektedir.
PVPA, DMP'lerin analoglarini olusturmakta, matriks metalloproteinazlarin aktivitesini inhibe etmekte, ACP nano öncüllerini kollajen matriksine baglamakta ve DMP-1' in kollajene baglamasinin saglamaktadir.
Amin terminalli PAMAM (PAMAM-NHZ), dentindeki kollajen fibrillerinin yüzeyindeki remineralizasyonda etkilidir. Orta derecede remineralizasyon yetenegine sahip olan polihidroksi terminalli PAMAM (PAMAM-OH) dentin tübüllerinin tikanmasini indüklemekte; karboksi terminalli PAMAM (PAMAM- COOH) ise kollajen fibriller içerisine kalsiyum ve fosfat iyonlarinin alinmasini arttirmaktadir. 6.4. Agaroz hidrojel (A-HG) Agaroz, tekrarlayan monomer birimleri içeren polianyonik bir polisakkarittir.
Agarozun anyonik gruplari, kollajenin pozitif yüklü moleküllerine baglanarak hidroksiapatit kristallerinin büyümesini saglamaktadir. Ayrica, yönlendirilmis iyon difüzyonu araciligiyla Ca+2 ve PO4'3 iyonlarinin dentin yüzeyine tasinmasini ve hidroksiapatit kristallerinin olusmasini kolaylastirmaktadir.
A-HG sistemi ayrica açik dentin tübüllerini tikamakta ve remineralize dentin yüzeyini mine benzeri bir dokuyla kaplamaktadir. Böylelikle dentinin mikro yapisini yeniden olusturabilmektedir. 6.5. L-Glutamik asit (L-GA) Dentinin biyomimetik remineralizasyonunda L-GA'in, remineralizasyonun baslatilmasi ve tesvik edilmesi, DMP-1'in bu madde bakimindan zengin alanlariyla yer degistirmesi gibi etkileri vardir. PAA ve L-GA'in ortak etkisiyle olusan remineralize dentin tabakasi, dogal dentin ile ayni özelliklere sahiptir. türevi sentetik oligopeptitler DMP-1, dentin matriksinde biyomineralizasyonu büyük ölçüde düzenleyen nonkollajenöz bir proteindir. Remineralizasyon için gerekli olan öncü yapilari olusturarak ortamdaki Ca+2 ve PO4'3 iyonlarini stabilize etmektedir. Ayrica, ACP nanopartiküllerinin kollajenin intrafibriler bölgesine yerlesmesini saglayarak bu bölgede apatit kristallerini olusturmaktadir. Intrafibriler bosluk bölgelerinde kristal büyümesini, dentinin mekanik özelliklerinin artmasini ve kollajenin enzimatik ve asidik degisimlerden korunmasini saglamaktadir. 6.7. Fosforilize kitozan (P-chi) Dentinin biyomimetik remineralizasyonunda kullanilan fosforilize kitozanin, remineralizasyonun baslatilmasi ve kollajen fibrillerine baglanip üzerindeki fonksiyonel gruplarin tanitilmasi gibi görevleri bulunmaktadir.
Disin remineralizasyonunda kullanilan BAG'ler, tükürükle temas ettiklerinde, remineralizasyonda kullanilabilecek olan sodyum, kalsiyum ve fosfor iyonu salimi gerçeklesmekte ve mineyi olusturan hidroksiapatite benzeyen hidroksikarbon apatit olusmaktadir. Bu nedenle biyoaktif camlar dis hekimliginde remineralizasyon amaciyla kullanilabilme potansiyeline sahip maddelerdendir. 7. Florohidroksiapatitjeli (FHA-G) FHA jel sistemi; kalsiyum nitrat (Ca(N03)2), potasyum dihidrojen fosfat (KH2PO4), potasyum florür (KF), deiyonize su ve agaroz içermektedir. FHA-G'nin, derin çürüklerde dentin üzerinde apatit yapilar olusturabilecegi ve Ca+2 ve PO4'3 iyonlarinin A-HG”den dentin yüzeyine dogru yönlendirilmis difüzyona ugramasiyla remineralizasyonu tesvik edebilecegi kabul edilmektedir.
B. Geleneksel florlu dental vernikler Flor içeren geleneksel dental verniklerin hazirlanmasinda kullanilan ana fonksiyonel maddelerden en önemlileri remineralizasyon sahasinda kullanilacak olan Cat2 vePO4'3 iyonu kaynagi olarak rol oynayan maddeler ve flor ile yardimci maddelerden su, kivam artiricilar, yogunlastiricilar, pH tamponlayicilar, tatlandiricilar ve aroma vericilerdir.
B1. Ca+2 vePO4'3 iyonu kaynagi olarak kullanilan maddeler Bunlardan yaygin olarak kullanilanilanlari di-kalsiyum fosfat (DCP), tri-kalsiyum fosfat (TCP) ve biyoaktif cam (BAG)”dir.
B.2. Flor (F) F, geleneksel dis verniklerinin ana fonksiyonel bilesenidir. F, dis çürügü olusumu ve ilerlemesinin önüne geçmek amaciyla yaklasik 50 yildir lokal ve sistemik uygulamalar halinde süt, tuz, agiz temizlik ürünleri ve gida takviyelerine ilave edilerek kullanilmaktadir. Toplumdaki dis çürügü riski ve sikliginin azaltilmasi amaciyla içme sularina F katilmasi fikri denenmis olmakla birlikte; sistemik toksikasyonlar ortaya çiktigindan, günümüzde pek çok ülkede bu uygulamadan vazgeçilmistir. Topikal F uygulamasinin dis çürüklerini önlemede daha etkin oldugu anlasildigindan, bu amaçla F içeren dis macunlari, jeller, gargaralar gibi agiz bakim ürünleri hazirlanmistir. F ayrica dentin hassasiyetinin azaltilmasi amaciyla da kullanilmaktadir. Florlu dis vernikleri, F'un disle temas süresini uzatarak minenin yüzey tabakalarina nüfuzunu güçlendirmek amaciyla gelistirilmistir.
Son yillarda 5 yas civarindaki çocuklara florlu dis vernigi uygulamasi yayginlasmistir. Söz konusu uygulama, bakima muhtaç yatalak hastalar ve özürlülerde de gerçeklestirilmektedir. Bu amaçla kullanilan florlu dis vernikleri, dis macunu ve agiz gargarasina oranla oldukça yüksek oranda, yaklasik %5 oraninda sodyum florür (NaF) içerir. Bu uygulama, minenin yüzey ortaminin F oranini %77 kadar artirabilir. Üreticiler uygulamayi takip eden 30 dakika içinde yiyecek veya içecek alinmamasini, sonraki ilk 4 saat içinde de sert ve sicak yiyeceklerden uzak durulmasini, uygulama gününde dislerin firçalanmamasini ve düzenli firçalamaya ertesi gün baslanmasini önermektedir. Uygulamanin 6 ayda bir hekim kontrolünde hijyenik kosullarda tekrarlanmasi da tavsiye edilmektedir. Verniklerin ana bileseni %5 oraninda eklenen NaF'dür. Verniklerin çürük üzerindeki asil etkisi, antibakteriyel etkinliginden ziyade, lezyonun remineralizasyonunu saglayarak ortaya çikmaktadir.
Florlu dis vernikleri, dentin hipersensitivitesi, medikal ve fiziksel yardima muhtaç olan hastalar, erken çocukluk dönemi çürükleri, kök çürükleri, ortodontik hastalar ve erken çürük benzeri lezyonlarda yaygin kullanim alani bulmustur.
F içeren dis verniginin, gelismekte olan disin mine tabakasinin saglikli gelismesini ve iyi mineralize olmasini saglayarak çürüge dayanikli ve kaliteli bir mine olusumuna katki sagladigi düsünülmektedir. Topikal yolla uygulanan F ayni zamanda hidtoksi apatit kristalindeki OH'1 iyonlariyla yer degistirerek florapatit olusturmaktadir.
Florapatitin daha zor çözündügü ve dis yüzeyindeki mikrobiyal dental plakta asit olusumunu engelleyerek de minedeki hidroksi apatitin çözünmesinin önüne geçtigi kabul edilmekte; bu durumun da minenin remineralizasyonunu destekledigi düsünülmektedir.
F'un dislerde olumlu etkisinin gözlenmesi için uzun süre, en az 3-4 yil düzenli olarak kullanilmasi gereklidir. Günlük optimal F dozu asildiginda, vücutta çesitli sistemik etkiler ortaya çikar ve bunlardan ilki dental florozistir. Dogal içme suyu kaynaklarinda F konsantrasyonunun yüksek oldugu cografi bölgelerde yasayan kisilerde florozis endemiktir. Öte yandan, son yillarda endemik florozisin yani sira, dis hekimliginde sistemik ve topikal F uygulamalari ve kullanilan çesitli restoratif materyallerle yiyecek, içecek ve gida katkilarina F ilavesine bagli olarak, çürük prevalansinda belirgin bir azalmanin saglanmasina ragmen, dental florozis görülme sikliginda artis tespit edilmistir.
Dental florozis sikligindaki artis, dislerde hafiften siddetliye kadar degisen estetik bozukluklara ve mineral madde kayiplarina yol açmakta ve restoratif veya prostetik tedavi gerektirmektedir. Dental jel kullanilmasi durumunda, özellikle jelin yutulmasi halinde akut flor toksikasyonu da gelisebilir. NaF'ün akut toksik dozunun 5 mg/kg oldugu dikkate alinirsa, 10 kg agirligindaki bir çocuk için akut toksik belirtilerin ortaya çikmasi için gereken miktarin 50 mg NaF oldugu görülür. Söz konusu agirliga sahip bir çocuk 4 ml dental jel yutarsa toksik doza ulasilabilir. Agiz bakim ürünlerinde kullanilan NaF'ün bazi alerjik-immünolojik etkilerinin oldugu konusunda da bulgular vardir. NaF sadece agiz mukozasindan degil, midede mide asidiyle birleserek asindirici (koroziv) ve disosiye olmayan hidroflorik asit (HF) olusturmak suretiyle de zararli etkilere yol açabilir. Bu asit de gastro-duodenal mukozayi hasara ugratir.
Florlu vernik uygulamasinda uyulmasi gereken bazi önemli kriterler vardir.
Bunlarin en önemlileri uygulamanin kuru dislere yapilmasi ve fazla vernigin yutulmamasi, uygulama sonrasi en az 30 dakika yeme-içmenin kesilmesidir. Yüksek oranda F içeren dis verniginin fazla miktarda yutulmasi çocuklarda mide bulantisi, karin agrisi ve kusmayla seyreden akut toksikasyon olusturabilir. Kronik F toksikasyonunda (florozis) hafif vakalarda dis minesinde opak-beyaz lekeler ve çizgiler olusur. Dis yüzeyinde girinti çikintilarla birlikte sari-kahverengi renklenmelerle karakterize olan mine hasariyla seyreden dental florozisin gelistigi daha agir vakalardaysa, mide rahatsizliklari ve deri döküntüleri olusabilir ve bu durum, daha çok F içeren dis macunlarinin kullanilmasiyla ortaya çikar. Içme sularinda yüksek oranda (1.5 mg/L üzerinde) F bulunmasi, durumu daha kötü bir hale getirebilir. Bu yüzden F, son yillarda üzerinde oldukça fazla tartisilan bir madde haline gelmistir ve bu nedenle de tüm dünyada florsuz dental vernik gelistirilmesi amaciyla yogun bir sekilde bilimsel çalismalar yürütülmektedir.
B.3. Dental verniklerin içerdigi diger yardimci maddeler Dental vernikler, demineralize dis yüzeylerine bir firça yardimiyla ince bir tabaka halinde uygulanan jel formundaki kaplama malzemeleridir. Dental vernikler ayni zamanda sertlestirici, kivam artirici, tatlandirici maddeleri ve çözücüleri de içerir.
B.3.1. Reçineler ve kivam articilar Dental vernigin bilesiminde reçineler ve kivam artiricilar bulunur.
Reçinelerden hidrolizereçine ve kismen hidrolize-reçineler en fazla tercih edilenleridir.
Karboksi metil selüloz (CMC) ve ksantan sakizi (Xsantan gum) kivam artirici olarak formüle ilave edilir. Reçine ve kivam artiricilar dis yüzeyinde film olusumunu ve mekanik stabiliteyi saglar, vernigin fonksiyonel maddelerinin dis yüzeyine kontrollü salinimini gerçeklestirir.
B.3.2. Solventler Dis vernigine yüzeyin islanabilirligini artirmak, bilesenlerin homojen karisimini garanti etmek ve vernigin diger bilesenlerinin tasinmasini saglayan faz olarak solventler de ilave edilir. En yaygin kullanilan solvent etil alkoldür. Poli etilen glikol (PEG) de yüksek çözücülügü ve kivam artirici özellikleri nedeniyle dis verniklerine gerekli oranlarda katilir.
B.3.3. Aroma vericiler Dis verniginin uygulanmasinda kolaylik saglamaya yönelik olarak eklenen katki maddeleridir. Günümüzde önemli bir kismi sentetik kökenli olan hemen her çesit aroma verici madde üretilebilmekte ve kullanilmaktadir.
B.3.4. Tatlandiricilar Bu katki maddeleri de dis verniginin uygulanmasini kolaylastirma amaciyla vernik formülüne eklenir. Günümüzde önemli çogu kismi sentetik kökenli olan pek çok tatlandirici üretilebilmektedir. Bunlardan ksilitol (xylitol) en fazla tercih edilenidir.
B.3.5. pH düzenleyiciler pH düzenleyici olarak, sodyum bikarbonat (NaHCOa) yaygin biçimde kullanilir.
NaHCOa kullanilarak vernigin pH'si 7”nin üzerinde, alkali olacak sekilde ayarlanir.
BU LUSUN KISA AÇIKLAMASI Bulusun konusu; ana bilesenlerini mikronize yumurta kabuk tozu ile sodyum tri- metafosfat (STMP) adzorbe edilen yumurta kabuk zarinin olusturdugu dis vernigiyle 1. Yumurta kabugu Yumurta kabugunun mineral kismi agirlikli olarak (%98.4) kalsiyum karbonattan olusur. Kabuk %0.8 oraninda magnezyum karbonat, %0.8 oraninda da trikalsiyum fosfat (TCP) içerir. Kabugun yaklasik %0.64'ü protein, %1.7'si su ve içerigine sahiptir. Sr insanlarda kemik üzerinde anabolizan bir etkiye sahiptir ve dislerin mine katmanini güçlendirir. Yumurta kabugunda bulunan diger elementlerden F, Cu ve Se da kemik metabolizmasi üzerinde olumlu etkiye sahiptir.
Tavuk yumurta kabugu çok sayida biyoaktif molekül içerir. Kabuk ekstraktlarinda, kemik yapimi (modelling) ve yenilenmesinde (remodelling) önemli rol oynayan biyoaktif maddelerden ovotransferrin, ovocleidin-17, ovocleidin-116, osteopontin (OPN), ovalbümin, ovocalyxin-21, ovocalyxin-25, ovocalyxin-32, ovocalyxin-37, clusterin ve lizozim bulunmaktadir. Kabuktaki matriks proteinlerinden olan OPN, fosforile bir glikoprotein olup, kemik ve böbrekte yüksek oranda bulunur.
OPN, kemik modellingi ve remodellinginde çok önemli rollere sahiptir. Clusterin de yumurta kabuk matriksinde 2003'te bulunan bir moleküldür ve muhtemelen stres kosullarinda sentezlenen proteinlerin kararli hale gelmesi ve presipitasyonunun engellenmesinde rol oynayan bir saperon olarak görev yapar.
Bag dokusunun sekilsiz temel maddesinin en önemli bilesenleri olan glukozaminoglikanlar (GAG) yumurta kabugunun organik matriksinde bol miktarda bulunur. Kabukta, elektrolitlerin kontrolü yaninda su tutulmasi gibi olaylari da kapsayan çok önemli fizyolojik islevler gördügü bilinmektedir. GAG'lar hekzozamin ve üronik asidin olusturdugu disakkarit moleküllerinin uç uca eklenmesiyle olusan anyonik polisakkaritlerdir. GAGlarin çogunlugu, proteoglikanlari olusturmak üzere öz (core) proteinlerine baglanmis durumdadir. Tavuk yumurta kabugundan elde edilen GAG'larin %48'i hiyaluronik asit, %52”si de galaktozaminoglikanlardan (GAAG) olusur. GAAG'lar ise kondroitin sülfat-dermatan sülfat ortak polimerlerinin (kopolimerleri) en fazla bulundugu GAG'lardir. Dermatan sülfat zincirinden olusan ovoglikan, polianyonik bir GAG'dir. Kabukta bulunan GAG'lardan olan keratan sülfat, kristal olusumunun nükleasyon asamasinda rol oynar. Yüksek kalsiyum afinitesi gösterir ve kristal büyümesini düzenler.
Kabukta düsük miktarda, hücre farklilasmasi ve çogalmasi faktörü-1 (transforming growth factor-1, TGF-1), kalsitonin ve progesteron da tespit edilmistir.
Yumurta kabugu matriks proteinleri içinde, histonlar ve ß-defensinler gibi potansiyel antimikrobiyal proteinler bulunmaktadir. Yumurta kabugunda Gram-negatif bakterilerden E. Coli D31 ve P. Aeruginosa üzerinde bakteriyostatik etki gösteren maddeler de vardir. Bu anti bakteriyel maddeler Gram+ bakterilerden B. Subtilis ve S.
Aureusun çogalmasini engeller. Bu etki, kabugun kütiküla ve dis kabuk protein ekstraktlarindaki lizozimden kaynaklanmaktadir. Lizozim, 14.4 kDa agirliginda 129 aminoasit uzunlugundaki bakteri hücre duvarlarini parçalayan bir enzimdir ve bu etkinligini; peptidoglikandaki N-asetilmuramik asit ve N-asetil-D15 glukozamin rezidüleri arasindaki ve kitodekstrinlerdeki N-asetil-D-glukozamin rezidüleri arasinda bulunan 1,4-ß-baglarinin hidrolizini katalize ederek gösterir. Lizozim antimikrobiyel etkisine ek olarak, CaCOa yapisindaki kalsit kristallerinin morfolojisinin belirlenmesinde de etkili oldugundan, kabuk sekillenmesi sirasinda da önemli rol oynar. Yumurta aki ve yumurta kabugunun organik matriksinde de bol miktarda lizozim bulunur. Sahip oldugu bu özelliklerine bagli olarak lizozim, periodontitise yol açan bakterilere karsi ve agiz mukozasi enfeksiyonlarindan korunmada, dis macunu ve gargara gibi agiz bakim ürünlerinde kullanilabilir. Lizozimin oral ve topikal uygulamasinin herpes simpleks virüsünden korunmada ve HIV'e karsi da etkili oldugu tespit edilmistir.
P. Aureginosa, B. Cereus ve S. Aureus, ortamda 100 ug/mL eriyebilir yumurta kabuk matriksi proteini bulundugunda güçlü biçimde inhibe olur. E. Coli ve S.
Enteritidis, 4 saate kadar muamele sonucu zayif biçimde inhibe olmaktadir. Bu proteinler, bakteri hücre zarini parçalayarak etkilerini göstermektedir.
Yumurta kabugunda transferrinler de bulunmaktadir. Bunlardan ovotransferrin, ortamda 1 mg/ml ve daha yüksek konsantrasyonlarda bulundugunda ortamdaki demiri bagladigindan antibakteriyel etkilidir. Yumurta kabugunda porlara yakin yerlesen ovotransferrin burada antibakteriyel etkisini gösterir.
Ovokaliksin-32 yumurta kabugunun kütiküla ve dis kabuk katmanlarinda bulunan diger bir antibakteriyel maddedir. B. Subtilisin çogalmasini inhibe eder ve karboksipeptidazi inhibe edici aktiviteye de sahiptir. Yumurta kabuk matriksinde ovokaliksin-36 da bulunur. Bu protein, bakteri zari permeabilitesini artiran PLUNC protein ailesi üyeleriyle benzerlige sahiptir.
Asitte çözünen yumurta kabuk matriks protein fraksiyonunda bulunan histon ve kanatli beta-defensinleri gibi potansiyel anti mikrobiyel proteinlerin P. Aeruginosa, B. Cereus ve S. Aureusa karsi etkili olduklari tespit edilmistir.
Yukaridaki bilgilerden de anlasilacagi gibi uygun kosullarda hazirlanan mikronize yumurta kabuk tozu, sahip oldugu CaC03 sayesinde çürük bölgesinin remineralizasyonunda ortamda bulunmasi gerekli olan Cat2 iyonlarini sagladigi gibi içerdigi biyoaktif maddelerle de enfeksiyon gelisimini engelleyerek remineralizasyonu olumlu yönde destekleyebilir. 2. Yumurta kabuk zarlari Yumurta kabugunun altinda, biri içte yerlesmis ve yumurta akini (albümin) çevreleyen iç (yumurta zari) ve digeri de kabuga yapisik olan dis zar (kabuk zari) olmak üzere iki zar bulunur. Zarlarin %70'i organik maddelerden, %10'u inorganik maddelerden, %20”si de sudan olusur. Zarlar %16 oraninda azot, %2 oraninda sakkarit, %1.35-1.40 oraninda da lipit içerir. Nötür lipitlerin kompleks lipitlere orani da 86:14'tür. Kompleks lipitlerin %63'ü sfingomiyelin ve %12”si de fosfatidilkolindir.
Zarlar, suda erimeyen ipliksel bir protein agindan meydana gelir. Ipliksel formdaki zar proteinleri zara yari geçirgen özellik saglar.
Kabuk zarlarinda önemli miktarda sistin bulunur ve 5-hidroksilizin de bulundugundan, önemli miktarda kollajen içerirler. Nitekim iç ve dis kabuk alti zarlarinin ipliksel unsurlari büyük oranda Tip-l, Tip-V ve Tip-X kollajenden olusmaktadir.
Dezmozin, izodezmozin ile elastin olmayan bir protein de, kabuk zarlarinda çapraz baglayici (cross-linker) protein olarak bulunur. Yumurta kabuk zarinda islak agirlik esas alindiginda %5-10 arasinda hyaluronik asit bulunur. Zarda %2-5 agirlik/agirlik (w/w) oraninda hekzozamin, %0.3-3.0 oraninda (w/w) kondroitin ve %5- (w/w) oraninda kollajen bulunur. Kollajen orani, %4.5 oraninda hidroksi prolin amino asit içerdigi esas alinarak islak agirlik esasina göre %35 olarak bulunmustur.
En fazla bulunan kollajen Tip-l kollajen olup; daha az olarak da Tip-V ve Tip-X kollajenler bulunmaktadir. Tip-X kollajen doku mineralizasyonunu kontrol eden kollajen olarak bilinmektedir. Glukozamin orani %5-10, kondroitin oraniysa ise islak agirlik esasina göre %9 olarak tespit edilmistir.
Kabuk zarlari yüksek oranda arginin, glutamik asit, metiyonin, histidin, sistin ve prolin amino asitlerini içermektedir. Ayni zamanda hidroksi prolin, hidroksilizin ve dezmozin amino asitleri de oldukça boldur. Sistin kükürt içeren, saglikli cilt, saç, kemik ve bag dokusu için çok gerekli bir amino asittir. Tirnak, saç ve cilt dokularini olusturan ve agiz içi mukozasinda da bulunan alfa-keratin proteininin yapisinda da bol miktarda sistin bulunur. Sistein, kollajen içeren dokularin olusumunda rol alir ve cildin esnekligini artirir. Sistein takviyesi yanik ve diger yara türlerinin iyilesmesini hizlandirir, eklem iltihabinda eklemlerin esnekligini artirir.
Kabuk zarlari N-asetil glukozaminidaz gibi bakteriyolitik enzimleri de içerirler.
Zardaki bazi bilesenler ise Gram-pozitif ve Gram-negatif patojen bakterilerin (S.
Enteritis, E. Coli O157:H7, L. Monocytogenes ve S. Aureus) yüksek sicakliklara dirençlerini (termal rezistans) azaltmaktadir. Kabuk zarlari asit GAG”lari da içerir.
Bunlardan dermatan sülfat ve kondroitin sülfat en önemlileridir. Zarlarda sülfatli glikoproteinler de bulunur. Glikoproteinler hekzozamin, hekzoz ve fukoz içerir.
Kabuk zarinin diger bilesenleri ovotransferrin, dezmozin ve izodezmozin, lizil oksidaz ve lizozimdir. Yumurta kabuk zarinda bulunan GAG'lar, kondroitin sülfat, hidrolize veya dogal formdaki kollajen, sodyum hiyaluronat, manganezin askorbat selati ve L-malik asit içeren oral ve enjeksiyonluk preparatlar, bag dokusu ve deri hastaliklarindan korunma ve tedavisinde kullanilmaktadir. Bu maddeleri içeren kompozisyon, kondrositlerin sentez faaliyetini hizlandirarak yara iyilesmesine olumlu katki yapar ve doku sagliginin sürdürülmesinde etkilidir. Yara iyilesmesini hizlandirma amaciyla, topikal kullanima yönelik olan kollajen ve GAG süspansiyonu içeren preparatlar da kullanilmaktadir. Bu nedenle pulpa ve dis çevresi doku lezyonlarinda kabuk zari ve/veya bunun bilesenlerinin kullanilmasi önemli yararlar saglayabilir. Yumurta kabuk zarinda, aktif bölgesinde quinokofaktör lizin tirozilkinon (LTQ) bulunan ve bakir içeren bir amin oksidaz formundaki lizil oksidaz enzimi de bulunmaktadir. Bu enzim, bag dokusunun gelisimi ve tamirinde önemli roller oynar.
Besinsel kökenli bakir noksanliginda diger bölgeler gibi dis eti dokusunda da bag dokusu hasarlari ortaya çikar. Bu nedenle agiz bakim ürünlerinde ve endodontik tedavili dislerin iletisim bölgesinin kapatilmasinda kullanilacak olan dental materyalde yumurta kabuk zari ve/veya bunun bilesenlerinin bulunmasi, hasarli bölgenin tamiri ve saglikli durumunun sürdürülmesine katki saglayabilir.
Diger hayvansal kaynaklardan da yumurta kabuk zarinin içerdigi kollajen, glukozamin, kondroitin sülfat ve hiyaluronik asit elde edilse de, bu maddelerin oranlari söz konusu kaynaklarda hem daha düsüktür ve hem de istenen saflikta elde edilebilmesi için ek isleme yöntemlerinin uygulanmasi gerekir. Hiyaluronik asit, glukozamin, kondroitin ve kollajen bilesenleri islenmemis veya mekanik yolla islenmis kabuk zarindan nispeten kolay elde edilebilir. Tavuk yumurta zarlari bugüne kadar biyomateryal olarak hücre kültürü substrati, yanik yaralarinin dressingi ve kemik defektlerinde kullanilmistir. Kabuk zarlarindan elde edilen bir protein, insan derisindeki bag dokusu hücreleri olan fibroblastlarin hücre zarindaki bir reseptör moleküle tutunarak onlarin çogalmalarini uyarmasi yaninda, bag dokusu ipliklerinden olan Tip-l kollajen ipliklerin yapimini da uyarmaktadir.
Biyomateryal elde edilebilecek diger hayvansal kaynaklardan zoonotik hastaliklarin; örnegin sigirdan deli dana hastaligi (bovine spongious encephalopathy, BSE) ve diger priyon hastaliklarinin, insan kökenli ürünlerden de HIV'in bulasma riski yüksektir. Yumurta kabugu ve kabuk zarlariyla bunlarin ürünleri hayvansal doku ve en önemlisi de genetik madde içermez. Kabuk zari DNA içermeyen yegâne biyolojik malzeme oldugundan, antijenitesi düsük olup, alerjik reaksiyonlara neden olma olasiligi zayiftir. Bu yüzden, yumurta kabuk tozu ve yumurta kabuk zari veya bunlardan elde edilecek olan ürünler dental materyallerin hazirlanmasinda kullanilabilecek ideal özelliklere sahiptirler. Antibakteriyel özelliklere de sahip oldugu bilinen yumurta kabugu ve kabuk zarlari, temini oldukça kolay olan ve proteinlerden zengin materyaller olup, saglik alaninda güçlü bir kullanim potansiyeline sahiptir.
Güncel bilgilere göre STMP, kollajenin mineralizasyonunu baslatmaz, sadece ona kalip görevi yapar. Dentin remineralizasyonu da kollajen üzerinde kalan bir miktar mineral bulunmasiyla baslayabilir. Bu yüzden, klinik uygulamada kollajenin fosforile edildigi bir metodun gelistirilmesi, demineralize dentinin remineralizasyonunda yeni yöntemlerin gelistirilmesinde yardimci olabilir.
STMP, alkali sartlarda fosfat grubuyla hidroksil veya amino gruplari arasinda kovalent baglar olusturarak eriyebilir tip I kollajenin fosforilasyonunu saglamak suretiyle demineralize kollajen matrikse baglanir ve ACP nano öncüllerinin remineralizasyon sahasinda toplanmasinin saglar. Bu olay, kollajen membrana fosfat gruplarinin baglanmasini saglar. Fosforile edilen tip I kollajen membran yüzeyindeki fosfat gruplari kalsiyum iyonlarini tuzaklayarak kristal faza geçiste gerekli olan yüzey enerjisini düsürür ve buralari, tercih edilen nükleasyon merkezleri haline getirir.
Olusan mineralizasyon heterojen olup, sekillenen kristal yapi baslangiçta okta- kalsiyum fosfattir ve bu molekül, takiben daha kararli olan hidroksiapatite dönüsür.
Bu mekanizmayla, STMP ile muamele edilen Tip I kollajen yüzeyi mineralize olur.
Sonuç olarak, STMP ile muamele edilen kollajen membran yüzeyi, mineralizasyonu tetikleyen çekirdeklenme (nükleasyon) merkezi olarak islev görür. Bu olay, apatit kristallerinin yönlendirilmis büyümesini saglamada biyomimetik remineralizasyonu taklit eden bir stratejidir. STMP'nin fosfat gruplari, çürük bölgesindeki yüzlerce mikrometrelik (300 mikrometreye çikabilir) derinlikteki kollajen ipliklerin yüzeyine baglanabilir.
Dis çürügü gelisirken; asit ortamda bir yandan hidroksiapatit kristalleri çözünürken, ayni zamanda da metalik iyonlara bagimli olarak aktive olan bag dokusu ara madde ipliklerini parçalayan proteolitik enzim serisi (matriks metalloproteinazlar, MMPs) de aktive olur. Özellikle bu enzim serisindeki MMP-2 ve MMP-9'un aktivasyonu, dis çürüklerinde kollajenin yikimina yol açar. Kollajen zincirinin bütünlügü, nonkollajenik dentin mineralizasyon proteinlerinin varliginda dentin mineralizasyonunda bir kalip görevi gördügünden, remineralizasyon isleminde mutlaka gereklidir. Mineralizasyonda kullanilan STMP'nin en önemli etkilerinden biri de MMP-2 ve MMP-9'u doza bagimli olarak bloke etmesidir. MMP”ler, Ca+2 ve Mg+2 varliginda aktive olan enzimler olduklarindan, ortamdan bu iyonlarin uzaklastirilmasi, aktivitelerini durdurur. Bu nedenle STMP, es zamanli olarak hem dis çürügündeki dentin matriksi yikiminin azaltilmasi ve hem de remineralizasyonun saglanmasi amaciyla uygulanabilir. Klinik uygulamada da görüldügü gibi dentin asit ortamda yumusar, enfekte olur ve dagilir. Yeni çürüklerde bu demineralizasyon katmani kalindir. Bu tabaka yeterli derecede remineralize edilebilirse, disin korunmasi imkân dâhiline girer. Toksik olmayan STMP'nin %0.5 veya %1'lik konsantrasyonlari, ortamdaki Ca+2 iyonlarinin tamaminin baglanmasina yetmediginden, fazla etkili degildir. In vitro kosullarda Ca(OH)2 içeren ortamdaki %1.5'lik STMP'nin remineralizasyonda yeterli etkiye sahip oldugu ve çürüge karsi etkili oldugu bulunmustur. STMP'nin ayni zamanda mineden selektif geçirgenligi destekleyerek remineralizasyonu güçlendirdigi de bilinmektedir. STMP bu özelligiyle de, nonkollajenik proteinlerle etkileserek biyo bozunmayi azaltir ve mineral nükleasyonunu artirarak da remineralizasyonu güçlendirebilir.
Dental vernik, dise uygulandiktan sonra içerigindeki çözücünün buharlasmasiyla dis yüzeyinde homojen bir film tabakasi olusturur ve olusan bu film tabakasi tükürükle temas ettiginde içerdigi reçine yardimiyla bölgeye tutunur.
Tükürükle temas sonucu yumurta kabuk tozunda bulunan biyoaktif haldeki Ca+2, PO43 HCOs'1 iyonlari; Tip I, Tip V ve tip X kollajenler, histonlar ve beta-defensinler gibi potansiyel antimikrobiyal proteinler, mineralizasyonu baslatan ve kontrol eden, disin minesi ve kemigin yeniden yapiminda çok önemli rollere sahip olan osteopontin, pulpa ve dis çevresi doku lezyonlarinda olumlu etkileri olan GAG'lar gibi biyoaktif moleküller dis yüzeyindeki demineralize olan por ve fissürlere çökelir.
Dis yüzeyinde bu biyoaktif maddeler, demineralizasyon sahasinda remineralizasyonu baslatir. STMP ise alkali sartlarda bünyesindeki fosfat grubu sayesinde demineralizasyon sahasinda açiga çikan ve yüzlerce mikrometre derinlikteki (300 mikrometreye çikabilir) kollajen ipliklerin NH+3 gruplarina kovalent bagla baglanir. Böylece disin remineralizasyonunda çok önemli rol oynayan, disin dogal yapisini olusturan hidroksikarbonapatitin temel bilesenleri olan kalsiyum, fosfat, karbonat gibi iyonlarin remineralizasyon alanina toplanmasini saglar. Bu olay apatit kristallerinin yönlendirilmis büyümesini saglamada biyomimetik remineralizasyonu taklit eden bir stratejidir. Ilk baslarda olusan bu tabaka çok ince oldugundan amorf yapidadir. Fakat zamanla kalinlasir ve disin mineral kompozisyonuna kimyasal ve yapisal olarak çok benzeyen hidroksikarbonapatit (HCA) tabakasi olusur. Bu sayede açik dentin tübülleri kapanir ve dentin hassiyetinin giderilmesini saglar, hasarli bölgenin tamiri ve saglikli durumunun sürdürülmesine de katki saglanmis olur.
BU LUSUN DETAYLI AÇIKLAMASI Bulus; disin demineralize olan mine tabakasinda çürük gelisimini durdurmak ve ilerlemesini engellemek, sahanin remineralizasyonunu saglamak, diseti lezyonlarini hafifletmek ve rejenerasyonuna katkida bulunmak amaciyla özel firçasiyla dis yüzeyine sürülen, içerdigi aroma ile ögürme ve tükürme refleksini uyarmayan, sürüldükten kisa süre sonra sertlesen, alerjik reaksiyonlarla lokal yada sistemik toksikasyona neden olmayan, mikronize edilen yumurta kabuk tozuyla sodyum tri-metafosfat adzorbe edilen yumurta kabuk zarini içeren dis vernigidir. 1. Yumurta kabuk ve zarlarinin islenmek üzere hazirlanmasi: Içerikleri bosaltilan taze yumurtalarin kabuk ve zarlari uygun yöntemle ayrilarak ayri ayri 300 mbar vakum altinda 50°C'de bir gece kurutulur. 2. Zar parçalarindaki kalsiyum kalintilari ve yagin giderilmesi: Madde 1'de hazirlanan zar materyali, üzerinde kalan kalsiyum tuzlari ile yag ve yagda eriyen kalinti maddelerden temizlenmesi için önce %5'lik asetik asit solüsyonunda 1 saat, takiben de esit oranda karistirilan eter-asetonda (v/v) 2 saatte bir karistirilarak bir gece bekletilir. Süzmeyi takiben, zar parçalari 50°C'lik etüvde bir gece kurutulur. 3. Zar materyalinin sodyum trimetafosfat (STMP) ile muamelesi: Madde 2”deki yöntemle elde edilen zar parçalari, kollajen disindaki proteinlerin uzaklastirilmasi için %1'lik (w/v) 0.5M asetik asit solüsyonuyla hazirlanan 3200 U/mg pepsin içinde 2 saatte bir çalkalanmak suretiyle 37°C'de 48 saat muamele edilir.
Süre sonunda, 100 ml'ye 0.2 mg/100 ml oraninda pepstatin ilave edilerek enzimatik aktivite durdurulur. Distile suyla yikanan zar parçalari, kollajen ipliklere fosfat gruplarinin baglanmasi için pH'si 11.5 olan 0.2 M STMP ile 24 saat oda sicakliginda muamele edilir. Süzülen zar parçalari 50°C'lik etüvde 1 gece kurutulur ve ögütülerek toz haline getirilir. 4. Kabuk ve zar partiküllerinin toz haline getirilmesi: Madde 1'de hazirlanan kabuk parçalari ve madde 3'te hazirlanan zar parçalari, asiri isinmanin engellendigi uygun bir ögütücüde mikronize toz haline gelecek sekilde ögütülür. Hazirlanan ürünler dis vernigi hazirlanincaya kadar kuru ve serin ortamda saklanir.
Dental vernik, içerigin dise yapismasini saglayan reçine, dis yüzeyinde homojen yayilmayi saglayan solvent, STMP adzorbe edilen yumurta kabuk zari ve kabuk tozu, yapay tatlandirici olarak ksilitol ile uygun aroma içeren bir dis cilasidir. Özgün formülasyonunda yumurta kabugu ve zari, sodyum trimetafosfat (STMP) birlikte kullanilmistir. Disin remineralizasyonunda sinerjik etki olusturan bu ürünlerin hep birlikte kullanilmasini sayesinde teknigin bilinen durumunda anlattigimiz problemlerin çözümü gerçeklestirilmektedir.
Dis verniginin hazirlanmasinda ilk önce yüksek devirli planet miksere, hazirlanacak olan dis verniginin miktarina bagli olarak, yeterli miktarda etil alkol, istenen aroma verici madde, suni tatlandirici olarak ksilitol, istege bagli sodyum florür (NaF) ilave edilerek yarim saat süreyle iyice karistirilir. Karisima yeteri miktarda reçine eklenerek çözününceye kadar karistirilir. Erime gerçeklesince karisima poli etilen glikol (PEG) eklenir veiyice karistirilir. Karisim tamamlaninca karisima yeteri kadar karboksi metil selüloz (CMC) ve Xantan gum eklenerek karisim mikserde iyice karistirilir. Karisima madde 3 ve 4'te anlatilan hazirlama yöntemleriyle elde edilen zar ve kabuk tozundan eklenir ve iyice karistirilir. Zar tozunun miktari, toplam üründe agirlikça en az %2 olacak sekilde ayarlanir. Hazirlanan karisimin son pH'si sodyum bikarbonatla 9'a ayarlanir ve mikserde çok yüksek devirde 1 saat daha karistirilarak homojenizasyon saglanir.

Claims (3)

ISTEMLER
1. Disin demineralize olan mine tabakasinda çürük gelisimini durdurmak ve ilerlemesini engellemek, sahanin remineralizasyonunu saglamak, diseti lezyonlarini hafifletmek ve rejenerasyonuna katkida bulunmak amaciyla özel firçasiyla dis yüzeyine sürülen, içerdigi aroma ile ögürme ve tükürme refleksini uyarmayan, sürüldükten kisa süre sonra sertlesen, alerjik reaksiyonlarla lokal yada sistemik toksikasyona neden olmayan dis vernigi olup, özelligi; STMP adzorbe edilen yumurta kabuk zari ve kabuk tozu içermesiyle karakterizedir.
. Istem 1'de bahsedilen STMP adzorbe edilen yumurta kabuk zari olup, özelligi; toplam üründe agirlikça en az %2 bulunmasiyla karakterizedir.
3. Istem 1'de bahsedilen STMP adzorbe edilen yumurta kabuk zari olup, özelligi; - elde edilen zar parçalarindan kollagen disindaki proteinlerin uzaklastirilmasi için %1'lik (w/v) 0.5M asetik solüsyonuyla hazirlanan 3200 U/mg pepsin içinde 2 saatte bir çalkalanmak suretiyle 37°C'de 48 saat muamele edilmesi, - Süre sonunda, 100 ml'ye 0.2 mg/100 ml oraninda pepstatin ilave edilerek enzimatik aktivite durdurulmasi, - Distile suyla yikanan zar parçalarinin kollagen ipliklere fosfat gruplarinin baglanmasi için pH'si 11.5 olan 0.2 M STMP ile 24 saat oda sicakliginda muamele edilmesi, - Süzülen zar parçalarinin 50°C'lik etüvde 1 gece kurutulmasi ve ögütülerek toz haline getirilmesi asamalarindan geçirilerek elde edilmesiyle karakterizedir.
TR2021/006313 2021-04-08 2021-04-08 Yumurta kabuğu ve kabuk zari i̇çeren di̇ş verni̇ği̇ TR2021006313A2 (tr)

Priority Applications (1)

Application Number Priority Date Filing Date Title
PCT/TR2022/050250 WO2022216256A2 (en) 2021-04-08 2022-03-21 An eggshell and egshell membrane containing dental varnish

Publications (1)

Publication Number Publication Date
TR2021006313A2 true TR2021006313A2 (tr) 2022-04-21

Family

ID=

Similar Documents

Publication Publication Date Title
JP4541455B2 (ja) カルシウムホスホペプチド複合体
Mathur et al. Chlorhexidine: The gold standard in chemical plaque control
JP4746441B2 (ja) 過飽和溶液中のカルシウムおよびリン酸イオンからなるうがい薬
Divyapriya et al. Casein phosphopeptide-amorphous calcium phosphate in dentistry: An update
WO2012036645A2 (en) Preparation method of an oral care gel containing eggshell powder
JP6797020B2 (ja) 安定化第一スズ組成物
Nassar et al. Phytic acid: Properties and potential applications in dentistry
Grohe et al. Advanced non-fluoride approaches to dental enamel remineralization: The next level in enamel repair management
EP0758223B1 (en) Oral hygiene composition
Erpaçal et al. A general overview of chitosan and its use in dentistry
AU2020234299B2 (en) Compositions and methods for promoting mineralization
WO2022216256A2 (en) An eggshell and egshell membrane containing dental varnish
EP3463279A1 (en) Personal dental care product for caries treatment
TR2021006313A2 (tr) Yumurta kabuğu ve kabuk zari i̇çeren di̇ş verni̇ği̇
Jindal et al. Reverse the adverse: A review
RU2158125C1 (ru) Состав для профилактики и лечения заболеваний пародонта и слизистой оболочки полости рта
Shetty et al. Applications of chitosan in dentistry
WO2014021797A2 (en) A cement material for renewal of damaged dental tissues
RU2535045C1 (ru) Зубная паста, содержащая стимуляторы регенерации
WO2005000251A1 (ja) 再石灰化促進剤、口腔用組成物
JP6604848B2 (ja) スフィンゴシン系化合物による材料の保護
JPS59152312A (ja) 口腔組成物
AU2021102336A4 (en) Carboxymethyl chitosan – fluoride doped amorphous calcium hydroxide: a novel remineralizing gel
Naji Materials Used in Remineralization of Initial Caries
WO2023048683A1 (en) Remineralization agent with biomimetic and anticariogenic properties